21:07 - EMEKLİLER 1 MAYIS’TA ALANLARDA
19:12 - SALGINDA GÜNLÜK TABLO
18:43 - UĞURTAN SAYINER TABURCU OLDU
10:28 - İZMİR’DE TEPKİ ÇEKEN YASAK
16:55 - DİSK’TEN AÇIKLAMA “ACIMIZ BÜYÜK”
11:35 - İŞÇİ SINIFININ ACI GÜNÜ
13:45 - CHP’DE 105 BAŞKAN ADAYI BELLİ OLDU
10:59 - AZİZ KOCAOĞLU ADAY OLMAYACAK
09:50 - KILIÇDAROĞLU 04.00’TE KONUŞTU
06:57 - REİNA KATİLİ YAKALANDI
20:18 - BAYKAL’DAN TBMM’DE TARİHİ UYARI
12:04 - CHP’Lİ BAŞKANLAR REİNA’NIN ÖNÜNDE
19:27 - KILIÇDAROĞLU’NA SUİKAST UYARISI
09:33 - KLIÇDAROĞLU’NDAN NET YANITLAR
13 Aralık 2012 toplumun korku imparatorluğunu yenmesinde önemli bir tarihin adıdır.
O gün, Silivri Cezaevi sınırları içindeki spor salonundan bozma özel yetkili mahkemenin önüne yüz bini aşkın yurtsever geldi.
Bir hafta içiydi, günlerden perşembe.
Bir zemheri ayazıydı, hava sıcaklığı sıfırın altında.
Bir dağ başıydı, Silivri kırsal alanında…
Türkiye’nin dört bir yanından Silivri’ye akan o insanlar, cezaevi duvarlarını anlamsız hale getirdiler.
O sabahı unutamam… Her türlü korkuyu yenip duruşma salonuna gelen onlarca, yüzlerce kardeşimiz vardı. Ancak ilk kez böylesine yoğun bir çağrı yapılmış, 13 Aralık’taki duruşmaya yığınsal bir katılım beklentisi yaratılmıştı. Havalandırma kapısı sabah görevlileri tarafından 07.30 sıralarında açılıyor, 08.00 sıralarında da duruşma salonuna götürülüyorduk. Normal zamanlarda kapının geç açılmasına bozuluyor, yönetime bildiriyorduk. O gün eğer sabah işe gelecek infaz koruma memurları gecikirse demek ki, yığınsal katılım var, yollar sıkışık… Zamanında gelirlerse durum iç açıcı değil, katılım düşük…
Gardiyanlar dakikalarca gelemediler. Gece nöbetçilerine sorduk, bizden özür dileyip duruş-maya gelenler nedeniyle servislerin geçemediğini söylediler. Tabii onları keyifle dinliyoruz! Kalaba-lığın ne kadar olduğunu öğrenmeye çalışıyoruz.
***
Gardiyanlar saat 08.00’i geçerken telaşla havalandırmayı açtıklarında, yolların ne kadar kalabalık olduğunu telaşlı ifadelerle anlatıyorlar, biz de ilk kez havalandırmaya geç çıktığımıza seviniyorduk. İçimizde özgürlüğe benzer bir sevinç vardı. Zira hapiste ayakta kalmanın önemli unsurlarından biri yalnız olmadığını elle tutulur bir şekilde hissetmektir.
Bunu yaşamıştık…
13 Aralık 2012’yi özellikle mektup yazanlardan pek çok yönüyle öğrendim… Yollardaki dinlenme yerlerinde karşılaşıp birbirini hiç tanımadığı halde Silivri kucaklaşması yaşayanlar… Silivri önlerinde ana yollar kapanınca arazilere dalanlar… Ve tabii ki gaz yiyenler…
Bir mektupta şu tümceler olduğunu anımsıyorum:
“Gazın pek çok yan etkisi var… Biri de de şu; kardeşlik duygusu veriyor. Hemen yanınızdakine ne olursa olsun yardım etme duygusu içine giriyorsunuz. Sonrasında da dostluğunuz kalıcılaşıyor…”
***
O günlerde adalet arayanlara iktidarın ve medyasının önemli bir kesimi farklı gözle bakmıştı. Medya mahkemeleri zaten hapistekileri mahkûm etmiş, onlara destek verenleri de yanlarına koy-muştu. Bugün o kesimlerden bazılarının adalet haykırışlarının karşılık bulması için herkesin herkes için adalet istemesi gerekiyor.
13 Aralık 2012’deki Silivri buluşmasına katılanların özgürlük beklentisi sözde Askeri Casusluk davası dışında gerçekleşti.
Sorun çözüldü mü?
Hayır…
Bu davaların geleceğinin belirsizliği bir yana; Meclis gündemindeki İç Güvenlik Yasası ve önceki gün cumhurbaşkanının onayladığı yargı paketi ile herkesin her an şüpheli olarak hukuksuzluk pençesine sürüklenmesi mümkün. O nedenle 13 Aralık’taki adalet için mücadele ruhunu hep diri tutmak gerekiyor.
Hükümet ne tür yasalar getirirse getirsin; o ruhun çekirdeğini oluşturacağı direniş belirleyici olacaktır.
Hiçbir yasa halkın vicdanından daha güçlü değildir.